İnsan kaderini değiştirebilir mi? Bundan seneler önce bana bu soru sorulsaydı kesinlikle hayır derdim. Bana göre kader asla değiştirilemeyen bir şeydi ve herkesin o kadere boyun eğmesi gerekiyordu. O sıralarda kendi içsel yolcuğuma henüz başlamamış ve evrene dair büyük sırları keşfetmemiştim. Her şey uzun yıllar önce girdiğim bir depresyonla başladı. Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum? sorusu zihnimden çıkmıyordu. Çünkü insanlar değişse de yaşadığım olaylar hep aynıydı. Sanki sürekli aynı yerde takılan bir filmde oynuyor gibiydim. Karşımdaki oyuncular sürekli değişiyor ama senaryo bir türlü değişmiyordu. İşte içsel yolculuğum bunu fark etmemle başladı. O zamanlar bilinçaltımın derinliklerinde saklı olan kök inançlarımın hayatımı nasıl etkilediğini bilseydim, onları nasıl değiştireceğimi ve istediğim gibi hayatı nasıl yaratabileceğimi de bilirdim.
Başak Sayan; Bağlanma Korkusu, Kelebeğin Kaderi, Ölü Kuşların Sessizliği ve Nigâhdar romanlarının ardından ilk otobiyografik kitabında kendi hayatının iplerini nasıl eline aldığını ve içsel yolculuğunda nelerle karşılaştığını bilim ve felsefeyle temellendirerek olanca samimiyetiyle anlatıyor. Bu kitap, insanın elindeki en büyük gücü nasıl kullanması gerektiğini, inancın ve düşüncenin neler yaratabileceğini, bilinçaltında bulunan kök inançların nasıl değiştirileceğini, arzu edilen bir yaşamın nasıl tezahür ettirileceğini detaylarıyla ve 21 günlük bir çalışmayla okura sunarken, aynı zamanda kişinin gerçek özü ile bağlantıya geçmesini de sağlıyor.
Keşke her insan kendi sihirli lambasına sahip olduğunun ve dilediği her şeyin gerçekleşeceğinin farkında olsa...
Uzun bir aradan sonra sayfama yazacağım ilk kitap yorumunun bir kişisel gelişim kitabı olacağına asla ihtimal vermezdim ama işte buradayım ve ilk satırlarımı yazmaya başlıyorum. :)
En son bu tür kitapları okuduğumda lisedeydim. Erdal Demirkıran ve Ahmet Şerif İzgören kitaplarını okumuştum yalnızca. Ablam ise benim tam tersime bu türdeki kitapları büyük bir iştahla okurdu ve ben nedenini bir türlü anlamazdım. :) Aslında orada yazan birçok şeyi biliyoruz. Yalnızca tembel bir türüz ve işimize geldiği gibi hayatımıza uyguluyoruz veya uygulamıyoruz. En azından benim için durum bundan ibaretti.
Son bir sene her açıdan benim için zor bir seneydi. İçinden çıkılamaz bir kuyunun dibinde oturuyordum. O umutsuzluk, mutsuzluk, eli kolu bağlı kalmak içten içe beni yiyip bitiriyordu. Çevreme her ne kadar yansıtmamaya çalışsam da herkes olan biteni az çok anlamaya başlamıştı. Ve işte bu noktada ablam bana kesinlikle bu kitabı okumamı, omzumda gereksiz taşıdığım tüm o yükleri boşaltmamı, kendimi affetme yolunda bana ışık tutabilecek bu eseri önerdi.
Okursam ne kaybederim ki diye düşündüm ve kitabı satın aldım. Doğrusunu isterseniz ilk başta biraz önyargılı davranmış dahi olabilirim. Diğer kişisel gelişim kitaplarından ne farkı olabilir ki diye geçiriyordum aklımdan.
Ancak ilk sayfasından itibaren kitap hiç düşündüğüm gibi değildi.
Yazar, kitabın ilk 87 sayfasında bir nevi kendi otobiyografisini yazmış kitabın içeriğine ışık tutabilmek açısından. Ve her satırında kendinizden bir şeyler buluyorsunuz. Yani diye düşündüm demek ki bu ruhsal durumları, veya fiziksel durumları yaşayan yalnız ben değilmişim.
Ve işte o dakikadan sonra kitabı özümseyebilmek adına çok daha fazla çaba sarfetmeye başladım.
Bu kitap benim için sadece okuyup rafa kaldıracağım bir kitap olmayacaktı, biliyordum.
Kitabı diğer kişisel gelişim kitaplardan ayıran en önemli nokta bana göre bilimsel veriler ışığında yazılmış olmasıydı. Mesela kitapta frekanslar ile ilgili bir bölümde örnek olarak verilen "100 Maymun" deneyini okumak bende çok farklı bir etki yarattı.
Her sayfasında kendinize şu soruları sormadan geçemiyorsunuz: "Ben kimin?, Ben gerçekten ne istiyorum?, Gerçekleştiremediğim ve bu nedenle üzüntü duyduğum şeyler neler?".
Ve bu cevapları dolambaçlı yollara sapmadan doğrudan cevap vermeye itiyor sizi bu kitap.
Eğer hayatınızda bir şeylerin yolunda gitmediğini ve bu durumlardan sıkıldığınızı, isyan noktasına geldiğinizi hissediyorsanız kesinlike bu kitabı alıp okumanızı tavsiye ederim. Büyük ihtimalle sizin de baş ucu kitabınız olacaktır.
Hele son bölümlerde yazarın belirttiği 21 günlük o meditasyonu da yapmaya başlarsanız gerçekten kendinizi yeniden bulduğunuzu, ve belki de en önemlisi kendinizi yeniden sevdiğinizi ve kendinize güvendiğinizi, inandığınızı hissedeceksiniz.
Bir okur olarak yazara çok teşekkür ediyorum.
Bu benim kendisiyle ilk tanışmamdı. Ve biliyorum ki son olmayacak. Diğer kitaplarını da aynı şekilde okumaya devam edeceğim.
Buraya kadar vakit ayırıp, okuyan herkese çok teşekkür ederim. :)
Alıntılar:
-- "Dünya bir aynadır, senin içinde ne varsa onu yansıtır."
-- Nalamaku yaşantımızın geçmiş düşünce, duygu, söz ve davranışlarımızın toplamından ibaret olduğunu, şimdiki hayatımızın ve seçimlerimizin geçmişten gelen bu anılarla renklendiğini, bu nedenle onları arındırmadıkça hayatımızı ve dünyamızı değiştiremeyeceğimizi söyler.
-- "Unutmayın karşımızdaki her insan bizim aynamız ve içimizde olanları bize yansıtmak üzere yaşamamızdadır."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder