About Me

Cress Eksik Parça Göbekli Tepe Muhafızı Cinder Beni Bırakma

Günlerin Sonu Serisi : Susan Ee || Yorum



Kanatsız bir melek ne işe yarar?

Kıyamet melekleri yeryüzüne inip tüm dünyayı yakıp yıktığından bu yana altı hafta geçti. Gündüzleri sokak çeteleri hüküm sürüyor, geceleri korkunun ta kendisi. 

Bir gün savaşçı melekler küçük bir kızı kaçırdılar, tekerlekli sandalyeye mahkum, aç biilaç halde, ufacık bir kızı. Kızın ablası, Penryn, kardeşini kurtarmak için elinden geleni ardına koymayacak. Buna, aslında düşmanı olan bir melekle bir anlaşma yapmak dahil olsa bile.

Raffe, kanatları kesilmiş, gücünü yitirmiş bir melek. Binlerce yıl savaştıktan sonra şimdi hayatı, gencecik bir kızın ellerinde. Penryn ve Raffe, korkunun ve tuhaf yaratıkların hüküm sürdüğü bir dünyada bir başlarınalar, hayatta kalmak için de birbirlerine ihtiyaçları var.

Her şeye rağmen sağ kalıp düşman meleklerin inine gitmeliler. Penryn burada kardeşini bulmayı umut ediyor. Raffe ise binlerce yıllık düşmanlarına karşı tek başına savaşıp kanatlarını ve eski gücünü yeniden kazanmayı.


Locke Lamora'nın Yalanları : Scott Lynch || Yorum & Alıntılar



“Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğney­le ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk… çok fazla çalıyor.”

Camorr şehri, tarihi boyunca pek çok soysuzluğa, yolsuzluğa, uğursuzluğa, hırsızlığa tanıklık etmiş, büyülü atmosferinde her birini tek tek sindirebilmiştir; Camorr’un Belası’nın ismi şehrin nemli duvarlarında yankılanana dek…

Camorr’un Belası’nın yenilmez bir silahşor, usta bir hırsız, duvarlardan geçebilen bir hayalet ve fakirlerin dostu olduğu söylenir.
İşte o efsanevi “Bela” narin yapılı, gözü kara ve becerikli Locke Lamora’dır. Locke kimsenin beceremediği bir ustalıkla zenginleri soymasına rağmen, bir başka efsanedeki büyük okçunun aksine çaldıklarından fakirlere tek bir kuruş bile koklatmaz. Locke’un tüm kazancı kendisi ve isimlerinin hakkını fazlasıyla veren hırsızlar çetesi Centilmen Piçler içindir.

Onların sahip olduğu tek ev olan ve her türlü dümen, hile ve numaralarını gerçekleştirdikleri kadim Camorr şehrinin kaprisli ve renkli yeraltı dünyası, içten içe çürümekte ve gizli bir savaş yüzünden parçalanmaktadır. Tek ayak üzerinde onlarca yalan söyleyen Locke ve çetesi, bu büyülü dünyada bu kez tek ayaklarını bile yere basamadan içerisine düştükleri ölüm oyunundan kurtulmak zorundadır.


Dilek Taşı - Jude Deveraux || Yorum



Bazen dileklerin gerçekleşmesi için biraz sihre ihtiyaç vardır…
 
Doktora öğrencisi Gemma Ranford, Frazier ailesinin tarihi belgelerini kataloglama işini o kadar çok ister ki bunun için diğer adaylarla savaşmaya bile hazırdır. Tarihe tutkun Gemma, çaresizce tezini bitirmeye çalışıyordur ve belgelerin, araştırmalarına yardımcı olacak yeni bilgiler içerdiğini ummaktadır. Bulmayı hiç beklemediği şeyse çoğu insanın efsane olduğuna inandığı ve Frazier soyadına sahip herkesin dileklerini yerine getirdiği söylenen Dilek Taşı’dır. 
Genç kadın Virginia’daki küçük kasabada aileyle daha çok vakit geçirdikçe, Frazier’ların en içten dileklerinin gerçekleştiğini fark eder. Bir de Frazier’ların en büyük oğlu Colin’e umutsuzca âşık olduğunu… 
Uluslararası üne sahip bir hırsız da ava katılınca, bir asırdan uzun süredir kayıp olan Taş’ı bulabilmek için birlikte çalışmak zorunda kalan Gemma ile Colin’in zamanı daralır. Çünkü Taş yanlış ellere geçerse Frazier ailesinden kimse güvende olmayacaktır…
 
 “Deveraux’nun altın dokunuşu hikâyeye paha biçilemez ölçüde değer katmış.” 
Publishers Weekly 
 
Kasabada şahit olduklarından, bu adamı, ailesini tanıdıktan ve şimdi de evini gördükten sonra içinde özlem duygusu uyandı. Babası öldüğünden beri kendini hiçbir yere ait hissedememişti. Bir yere ve birine ait olmak, Gemma’nın en derin arzusuydu.
Birbirlerini çok iyi tanıyorlar, diye düşündü Gemma. Birbirlerini o kadar iyi tanıyorlardı ki rahatça konudan konuya geçebiliyorlardı. İşte bu, diye geçirdi aklından. Ben de böyle bir şey istiyorum. Herkesi tanıdığım, herkesin birbirini önemsediği böyle bir samimiyetin parçası olmak istiyorum.

Erebos - Ursula Poznanski || Yorum & Alıntılar



Bu bir oyun,
Seni izliyor,
Seninle konuşuyor,
Ödüller dağıtıyor,
Seni test ediyor,
Tehditler savuruyor,
Onun tek bir amacı var:
Seninle oyun oynamak istiyor.

OYUNCULARIYLA OYNAYAN BİR OYUN!

BU OYUNU OYNAYACAK KADAR CESUR MUSUNUZ?

AKLINIZI SÜREKLİ MEŞGUL EDECEK, ETKİSİNDEN GÜNLERCE KURTULAMAYACAĞINIZ VE SİZE BAŞTAN SONA TIRNAKLARINIZI YEDİRTECEK KADAR SIRADIŞI, GİZEMLİ, HEYECAN VE GERİLİM YÜKLÜ BİR ROMAN ARIYORSANIZ EREBOS TAM SİZE GÖRE…

Sarmal - Murat Ağırel || Yorum & Alıntılar



1950’li yıllardan itibaren önce ABD destekli sonra Suudi Arabistan sermayesinin katkılarıyla bir “Siyasal İslam” organizasyonu kuruldu.
Bu örgüt/organizasyon gelişti, büyüdü, çeşitli kollarıyla ağ gibi ülkemizi sarmaladı. Kadrolar yetiştirdi, kurumlara sızdı, bürokrasiye yerleşti, parça parça devleti ele geçirdi ve en sonunda “tam iktidar” oldu. Uzun yıllardır da Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyor.
Şimdi ise onların çocukları, tıpkı 1950’li ve 60’lı yıllarda babalarının dedelerinden devraldığı gibi, bu organizasyonu babalarından devralmaya hazırlanıyor.
Birinci kuşak oluşturdu, ikinci kuşak büyüttü, üçüncü kuşak ise günümüz Rabıta’sını kurarak hanedanlaşmaya hazırlanıyor.
Kısacası MTTB’den TÜRGEV’e uzanan bu “Sarmal”, cumhuriyetimizi dönüştürüyor.



(Tanıtım Bülteninden)

Sen Değişirsen Her Şey Değişir- Başak Sayan || Yorum




İnsan kaderini değiştirebilir mi? Bundan seneler önce bana bu soru sorulsaydı kesinlikle hayır derdim. Bana göre kader asla değiştirilemeyen bir şeydi ve herkesin o kadere boyun eğmesi gerekiyordu. O sıralarda kendi içsel yolcuğuma henüz başlamamış ve evrene dair büyük sırları keşfetmemiştim. Her şey uzun yıllar önce girdiğim bir depresyonla başladı. Neden hep aynı şeyleri yaşıyorum? sorusu zihnimden çıkmıyordu. Çünkü insanlar değişse de yaşadığım olaylar hep aynıydı. Sanki sürekli aynı yerde takılan bir filmde oynuyor gibiydim. Karşımdaki oyuncular sürekli değişiyor ama senaryo bir türlü değişmiyordu. İşte içsel yolculuğum bunu fark etmemle başladı. O zamanlar bilinçaltımın derinliklerinde saklı olan kök inançlarımın hayatımı nasıl etkilediğini bilseydim, onları nasıl değiştireceğimi ve istediğim gibi hayatı nasıl yaratabileceğimi de bilirdim.

Başak Sayan; Bağlanma Korkusu, Kelebeğin Kaderi, Ölü Kuşların Sessizliği ve Nigâhdar romanlarının ardından ilk otobiyografik kitabında kendi hayatının iplerini nasıl eline aldığını ve içsel yolculuğunda nelerle karşılaştığını bilim ve felsefeyle temellendirerek olanca samimiyetiyle anlatıyor. Bu kitap, insanın elindeki en büyük gücü nasıl kullanması gerektiğini, inancın ve düşüncenin neler yaratabileceğini, bilinçaltında bulunan kök inançların nasıl değiştirileceğini,  arzu edilen bir yaşamın nasıl tezahür ettirileceğini detaylarıyla ve 21 günlük bir çalışmayla okura sunarken, aynı zamanda kişinin gerçek özü ile bağlantıya geçmesini de sağlıyor.

Keşke her insan kendi sihirli lambasına sahip olduğunun ve dilediği her şeyin gerçekleşeceğinin farkında olsa...

(Tanıtım Bülteninden)