About Me

Cress Eksik Parça Göbekli Tepe Muhafızı Cinder Beni Bırakma

Sarmal - Murat Ağırel || Yorum & Alıntılar



1950’li yıllardan itibaren önce ABD destekli sonra Suudi Arabistan sermayesinin katkılarıyla bir “Siyasal İslam” organizasyonu kuruldu.
Bu örgüt/organizasyon gelişti, büyüdü, çeşitli kollarıyla ağ gibi ülkemizi sarmaladı. Kadrolar yetiştirdi, kurumlara sızdı, bürokrasiye yerleşti, parça parça devleti ele geçirdi ve en sonunda “tam iktidar” oldu. Uzun yıllardır da Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyor.
Şimdi ise onların çocukları, tıpkı 1950’li ve 60’lı yıllarda babalarının dedelerinden devraldığı gibi, bu organizasyonu babalarından devralmaya hazırlanıyor.
Birinci kuşak oluşturdu, ikinci kuşak büyüttü, üçüncü kuşak ise günümüz Rabıta’sını kurarak hanedanlaşmaya hazırlanıyor.
Kısacası MTTB’den TÜRGEV’e uzanan bu “Sarmal”, cumhuriyetimizi dönüştürüyor.



(Tanıtım Bülteninden)





Detaylı yorumuma geçmeden önce şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Bir kitap ismi hiç bu kadar içeriği ile örtüşmemiştir sanırım. 
Murat Ağırel'i yaklaşık bir senedir gerek tele1 ve halktv ekranlarından gerekse twitter üzerinden takip ediyordum. İlk yazdığı kitap olan "Şaki" ve ardından "Sarmal" kitapları yakın aralıklarla satın aldım. Hatta unutmuyorum "Sarmal" kitabı elime ulaştığı dönemde kendisine twitter üzerinden imza günü için İzmir'e ne zaman geleceğini sormuştum ve kendisi yayınevi en kısa zamanda bilgilendirecek diye bir geri dönüş yapmıştı bana. İşin acı gerçeği bunu sorduğum o dönemde kendisi ifade vermeye çağrılmış ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Ve malumunun Ankara Kitap Fuarı'ndaki imza gününden sonra zaten saçma sapan bir kararlar silsilesi ile kendisi şu an Silivride....

Özellikle bu kitabını okuyup bitirdiğiniz zaman zaten neden o parmaklıklar arasına Barışlar ile birlikte alındığını çok daha iyi anlayabiliyorsunuz..

Kitabın içeriği 1950 yıllarından itibaren başlayan vakıf, siyaset ilişkisini dönemlere damga vuran vakıfların isimleri ve içerikleri bölüm bölüm anlatılıyor. 

Neler yok ki.. Milli Türk Talebe Birliği(MTTB), Komünizmle Mücadele Derneği, İlim Yayma Cemiyeti, Türgev, Seta, Okçular Vakfı, Ensar, Tügva ve son dönemin en baş aktörleri Pelikan.. 

Bu vakıf ve derneklerin kurulma aşamaları, kuruluş amaçları, kuruluş aşamasındaki kişiler ve onların birbirleriyle olan ilişkilerine bölüm bölüm şahit oluyorsunuz. 

Öncelikle tavsiyem kesinlikle kitabı okumaya başladığınızda yanınızda bir de not defteri bulundurmanız. O kadar fazla isim ile karşılaşıyorsunuz ki onları not ederek bu bahsi geçen tüm vakıflar ile ilişkilerini çok daha net anlayabiliyorsunuz. Karşınıza sizin oluşturduğunuz bir şema ortaya çıkıyor ve dernek isimleri ne kadar değişirse değişsin o çekirdek kadrolar hiç değişmiyor!. 

Bu kitabı okurken tüylerinizi diken diken edecek olaylar ile karşılaşıyorsunuz. Milletin yani hepimizin olan tüm varlıkların bu vakıflara nasıl peşkeş çekildiklerine şahit oluyorsunuz.

Ve inanın büyüme hızı korkunç derecede..

28 yıllık hayatımda daha ülkece ne kadar kötü olabiliriz ki diye ne zaman düşünsem işte böyle bir kitap okuyorum ve dehşete kapılıyorum.

Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere, gençliğe emanet ettiği bu güzel ülkemin geldiği nokta beni inanılmaz üzüyor. Eli kolu bağlı olmak ise sinirlenmeme neden oluyor. 

Kitabı okuduktan sonra insanların o üzerindeki derin uyku halinden birazcık bile olsa sıyrılabilmesini umuyorum. 

Öncelikle cesur kalemi için Murat Ağırel'e, ardından kitabı basan Kırmızı Kedi Yayınevine bir kez daha teşekkür ederim. 

Ve son olarak #gazetecilereözgürlük diyorum. 
Yoksa bu gidişle yakında muhalif, araştırmacı bir tane bile gazeteci bulamayacağız bunları cesurca kaleme alan. 




Alıntılar:

-- "Köy enstitüleri neden kapatıldı?" sorusunun birçok nedeni ve yanıtı var elbette...
Ancak bu soruya en somut, en açık yanıtı, dönemin toprak ağası ve milletvekili Kinyas Kartal vermişti: 
'Köy enstitüleri kesinlikle komünist bir uygulama değildi. Doğuda en yüksek eğitim gören insan benim. Köy enstitüleri, bizim devlet üzerinden gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdırlar. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmenler gidince benim gücümden başka güçler olduğunu öğrendiler. Bu nedenle kapattık.'


-- Nasıl bir Türkiye var size anlatayım...
İçerisinde iktidarın da olduğu siyasal İslamcı bir grup zengin, sistemi istediği gibi kontrol ediyor. Bunu vakıflar aracılığıyla yaparken, çocuklarını da bu sistemi devam ettirmeleri için yetiştiriyor. 
Yüzde 1 bunlardan oluşurken yüzde 99 asgari ücrete gelecek zammı umutla bekliyor. 
Halbuki siyasal İslam, sermayenin kendi çıkarları adına kullandığı İslam'dan başka bir şey değildir. 
Maalesef insanlar dinin siyaset ve ticarette kullanılmasının acı sonuçlarını görmedikçe, samimi Müslümanlar bu din tacirlerine alet oldukça, onlar tarafından kandırıldıkça bu düzen sürecek. FETÖ gitti; METÖ, ÇETÖ velhasıl nice güç, iktidar ve para için insanları kullanan bir başkası gelecek.
Düşünen ve duyarlı, vicdanlı insanlara düşen görev; Bu yapıların ne istediğini, hangi amaçla hareket ettiğini anlamak ve gereken tepkiyi göstermek. Dinin ve kutsalların siyaset ve ticaret için kullanılmasına itiraz etmektir.
Tüm amacım bu örgütlenmenin Türkiye'deki bağlantılarını tarihsel süreç içerisinde isim isim, olay olay anlatmaktı.
Bu nedenle Şeyh Bedrettin'in şu sözleriyle noktalayalım:
'Birtakım insanlar, birtakım insanlara taparlar, kimi altın ve gümüş paralara, kimi yenilecek, içilecek nesnelere tapar da Tanrı'ya taptığını sanır.'






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder