Koruyucu - Margaret Mallory | Yorum

Dört korkusuz İskoçyalı savaşçı, kendilerinin hakkı olan kaleyi almak için ait oldukları topraklara dönerler. Kabile halkının güvenini ve sevgisini kazanan bu dört kahraman savaşçı, meydan okumaya ve savaşmaya hazırlanırlar.

Uzun yıllar boyunca evinden ve ailesinden uzakta mücadele veren Ian MacDonald, tehlikede olan kabilesi ve kendisine ihtiyaç duyan ailesi için evine dönme kararı almıştır. Ancak geçmişten gelen yanlışlar ve hatalar Ian'ın peşini uzunca bir süre bırakmayacaktır. Çok genç bir yaştayken gelin olan Sileas, Ian'a tüm kalbiyle bağlıdır. Ian, onun parlayan zırhı içindeki kahraman şövalyesiydi.

Ian, Sileas'a yardım etmeye çalışırken onun onurunu kurtarmak durumunda kalmış ve Sileas'la zorla evlendirilmiştir. İstemediği karısıyla birlikte olmaktansa savaşmayı tercih eden isteksiz koca, beş yıl sonra evine dönerken daha iyisini hak ettiğini düşünmektedir. Evine döndüğündeyse yıllar önce evlenmiş olduğu tuhaf görünümlü genç kızı, büyümüş ve muhteşem bir güzelliğe sahip olmuş bir şekilde bulur. Ve, şeytani bir çekiciliği olan bu İskoçyalı, sonunda aşık olur. Kırık bir kalple kendini beklemekte olan Sileas'tan ikinci bir şans ister... Ve 'hayır'ı bir cevap olarak kabul etmeyecektir...
(Tanıtım Bülteninden)

Kitap, 4 oğlan çocuğunun klanlarındaki cadıyı ziyaret etmeleri ile başlıyor. Çocuklar o yaşın verdiği heyecan ile ileride nasıl büyük savaşçı olacaklarını duymak isteseler de kehanetleri hiçte o yönde gitmiyor. Bu kitaptaki baş karakterimiz Ian için, hayatı boyunca iki defa evleneceğini. Birincisinden nefret edeceğini, hiç istemeyeceğini ikinci evliliği ise mutluluk ve aşk ile yapacağını söylüyor. İşte ona söylemediği nokta ise bu iki olayın kişisinin aynı olması :)

Ve bir de diğer baş karakterimiz Sileas var. O da küçük yaşından itibaren hep Ian'ın peşinden giden, başına sıkıntı açsa bile Ian'ın onu kurtaracağını bilerek büyüyen bir kız. 13 yaşına geldiğinde ise evden kaçar. Çünkü üvey babası onu zorla evlendirmek, ve kıza kalan kaleye o şekilde sahip olmak ister. Bu yüzden Sileas kaçar ve kaçtığı yolun sonundaysa Ian ile karşılaşır. Ian ilk başta onu geri götürmek istese de Sileas onu ikna eder ve geceyi Ian'ın yanında geçirir. Sabaha karşı Ian'ın babası ve amcaları onları yan yana yatarken bulduğundaysa evlilik kaçınılmazdır :) Ve Ian, daha 13 yaşında sopa gibi bir kızla evlenmek zorunda kalmaktan nefret eder. Evlendikleri günün ertesinde evden deyim yerindeyse kaçar. Veeee 5 senenin sonunda yaşanan olaylar nedeni ile en sonunda yeniden dönmek zorunda kalır evine, ve tabii karısına. Bu koca 5 sene her şeyi tamamen değiştirmiştir ve hayatının macerasının asıl şimdi başladığından habersizdir. 

Kitabımızın konusu genel olarak böyle. 

Aspendos, kitap duyurusunu ilk yaptığı zaman çok sevinmiştim ve hemen alınacaklar listeme eklemiştim. Tabii bunun için kitap fuarını bekledim çünkü orada standart 10 tl :) Her neyse işte yazarın ismi bir yerlerden çok tanıdık geldi. Kitabı alıp, eve döndüğüm zaman farkettim durumu. Meğerse bu yazara ait iki kitap varmış bende :D Tabii onları henüz okumadım -_- 

Highlander olsun da ne olursa olsun hesabındayım :) Ben şahsen kitabı genel olarak çok sevdim. Hem ana karakterler hem yan karakterlerin bolluğu hikayeyi daha sıcak bir hale getirdiğini düşünüyorum. Yani sadece Ian ve Sileas'ı okumak bir süre sonra boğabilir, tek düzeliğe girebilirdi. 

Kitabın Aspendos'tan çıkmasından sevindiğim bir diğer konu ise serinin diğer kitaplarını da çok fazla beklemeyecek olmam. Çünkü diğer karakterlerin hayattalarının nasıl bir yola gireceğini de şimdiden deli gibi merak ediyorum :)

Kitap temel olarak, genç bir aşk, hayatta herkesin ihtiyacı olan ikinci bir şans ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar durumu almış..

Bazı eksikliklerin olduğunu hissetsem de yine de büyük bir bölümünü keyif alarak okudum. Bu tarz kitapları seven arkadaşlarıma kesinlikle tavsiye ederim :)

Orjinal Adı: The Guardian
Sayfa Sayısı: 400
Goodreads Puanı:3,98
Benim Puanım:4