About Me

Cress Eksik Parça Göbekli Tepe Muhafızı Cinder Beni Bırakma

Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda - Yılmaz Özdil | Yorum


Zekat hırsızlarını koruma altına alan bir güç var. Ben bu güce "hırsızların imparatoru" diyorum. Hem altında yer alan figüranlarını koruyor, hem de kendisine ulaşılmasını engelliyor. Anayasa'ya göre hukuki zeminde çalışması gereken tüm kurumları kontrol altında tutuyor. Soruşturma savcılarını görevden aldırıyor, delilleri yok ediyor, zekat hırsızlarını da kamuoyuna masum maskesiyle pompalıyor.

Her şey apaçık ortada... Hani halk arasında tabir vardır, arife tarif gerekmez, damda gezer miyav der.
Bu ülkede hala vicdanının sesini dinleyen yargıçlar var. Gün gelecek, hırsızlar imparatoru da adil yargılanmaya, hakkaniyete ihtiyaç duyacak. O gün geldiğinde, adalet kavramı hakkında söylediklerimiz çok daha iyi anlaşılacak.

Deniz Feneri soruşturmasında "savcıyken sanık" haline getirilen Cumhuriyet Savcısı Abdülvahap Yaren




Çok sevgili hemşehrim sayesinde yine yineee ağlanacak halimize güldüm bu kitapta da..

Her satırda, her cümlesinde.. Son bir yılı işte bu kadar güzel özetleyebilirdi.

Okurken hem çıldırdım, hem sinirden kudurdum, hem şaka gibi hallerimizi şok içinde okudum.. 

Yaklaşık son bir buçuk senede ülkenin nasıl 100 yıl gerilediğine şahit oluyorsunuz. İçim kan ağladı resmen.. 

Yazabileceğim o kadar çok şey var ki aslında.. Ancak Yılmaz Özdil çok güzel bir son nokta koymuş, sizlerle onu paylaşarak yorumumu bitiriyorum.

Dilerim bu kitabı alıp, okursunuz..


"Başbakan kim olsun?
Valla benim içimden geçen isim, Bilal.
Birincisi, devlette devamlılık esastır.
Devlet dediğin babadan oğula'dır.
İkincisi, hiç unutmam, 2005 senesinde Brüksel'deki NATO zirvesinde, ABD Başkanı Bush, İngiltere Başbakanı Blair ve bunun babası bir araya gelmişt. Bush parmağıyla bunu gösterip 'çalışıyor mu bu?' diye sormuştu. Babası 'çalışıyor' demişti. Bush da bir saniye önce çalışıp çalışmadığını bile bilmediği halde 'çok akıllı bir çocuk' demişti. Blair da gülerek 'tıpkı babası gibi' demişti.
Üçüncüsü, Bush'la Blair haklıydı, hakikaten çok zeki bir çocuk...
Küçükken okuyacak parası bile yoktu, Remzi'nin bursuyla okudu. Şimdi, çalışarak kazandığı paralarını 48 saat sıfırlıyor, hala 30 milyon avrosu kalıyor, zekasını düşün yani.
Dördüncüsü, milletvekili olmasına filan gerek yoktur, doğuştan milli egemendir, 23 Nisan doğumludur. Seçim meçim yapılmasın, çocuk bayramı'nda makama oturtulsun, bi daha kalkmasın, ister assın ister kessin.
Beşincisi, vakıfçı olduğu için, memlekete dair her mevzuya vakıftır. Babası ne zaman sıkışsa onu arar, telefon eder, Fenerbahçe'yi şöyle yap der, telefon eder, şu işadamını kucağa oturt der, telefon eder, çiftlik ne oldu diye sorar. Gerçi biraz yavaş anlar, habire anlamadım babacım der ama, o kadar kusur kadı kızında da olur, imam oğlunda da olur. Bilal'den şahane başbakan olur.
Bilal olmazsa...
Hayırsever Rıza cuk oturur.
O da maaşallah Bilal gibi zeka küpü, henüz 26 yaşındayken 86 milyar dolarlık altın ihracatı yaptı. Ayrıca, bakanların yarısı zaten emrinde... Hayırsever olduğu için, seviyor bakanlarımızı... Kimine kol saati alıyor, kimine takım elbise alıyor, kimine çikolata kutusu gönderiyor. Bakanlarımız da onu seviyor. Mesela, içişleri bakanımız, gerekirse önüne yatıyor. Başbakanımız 'yuh çekersen tokadı yersin' diyor, vatandaşları yumrukluyor, yerlerde tekmeletiyor, Rıza da 'hırsız var' diyeni korumalarına yakalattırıyor, ağzını burnunu kırdırtıyor.
Tam halef-selef olsun.
Böyle başa böyle tarak olsun.
Yok eğer Rıza da uymazsa...
Müteahhit Cengiz olsun.
Malum 'tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak' derler, nasıl olsa milletin orasına koyacak, bari başbakan olarak koysun. Ahaliyi donuna kadar soymalarına rağmen, ahali itiraz edeceğine 'soyuyorsa beni soyuyor, sana ne' diye kavga ediyorsa... 'Gör bak, milletin orasına koyacağız' diyen müteahhit Cengiz'e törenle plaket veriliyorsa... Allah yardımcımız olsun, müteahhit Nihat da bu Cengiz'in başbakan yardımcısı olsun.
Çünkü n'aapsın bu şartlarda Nihat, koymazsa kabahat.
Müteahhit Cengiz de olmazsa...
Sayın Apo olsun.
Hatırlarsınız, tapesi sızmıştı, 'Tayyip'in beni üçüncü kişi olarak konumlandırması tesadüf değil' demişti. Nedir devlet protokolü? Birinci kişi cumhurbaşkanı, ikinci kişi meclis başkanı, üçüncü kişi başbakan... E madem öyle, tesadüf olarak kalmasın, resmiyet kazansın, Yeni Türkiye protokolüne geçilsin, Apo tek başına olasa bile, hiç olmazsa eşbaşbakan olsun.
Yasin el Kadı dışişleri bakanı olsun.
Recep İvedik kültür bakanı olsun.
Orhan Gencebay, Bülent Ersoy, Hande Yener, Mustafa Sandal, Alişan, Cengiz Kurtoğlu, Berdan Mardini, Ece Erken, Şafak Sezer kabineye girsin, Burhan Kuzu gene bir şey yapılmasın, düz milletvekili kalsın, delirsin. 
Acun, hükümet sözcüsü olsun.
Google'dan ayet sallayan, bakara makaracı Egemen Bağış'ı da Ekmeleddin'den boşalan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın başına getirdin miydi, tadından yenmez gari."


Ayrılmama sebep olan yazı, buydu.


Hürriyet'te yedi sene yazdım.
Tek dava bile kaybetmedim.
Tek tekzip bile yemedim.



5 yorum:

  1. https://youtu.be/t1cA3I3xbhE

    Zamanında Süleyman Demirel için yapılan şarkının tekrarı yapılabiliyorsa artık bu ülke için diyecek bir şey yok. Demokrasi insan kusurlu bir varlık olduğu için var. Küçük partilerin sesi bile çıkmıyor. Öne çıkan muhalefet partileriyse çeşitli sebepler yüzünden kötüleniyor onlardansa bu yine iyidir kafasıyla "birileri" kimi öne çıkarırsa onu seçtiriyorlar. İktidarın da tek yaptığı bu. Kendini savunmuyor karşı partiyi kötülüyor sadece. Saçmalık cidden. Artık oy kullanmanın bile faydasına inanmıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 24 yaşındayım kaç defa sandığa gittim tamamen vatandaşlık bilinci ile.. Ancak İzmir belediye seçimlerini çıkarırsam eğer hiçbirinde büyük bir umut taşıyarak gitmedim, hep sonucu şimdiden belli olana gidip bende oy veriyorum diye düşündüm ne yazıkki. İnsanlarımız maalesef cahil, kendilerini bir kutunun içine kapatmışlar işlerine gelen şeyleri sadece görüyor, duyuyorlar. Diğer her şeyi dışarıda bırakıp ilgilenmiyorlar bile.. Bu dönemde de yine sandık başına gideceğim elbette, ama.. İşte kocaman bir Ama..

      Sil
  2. kitabı bloga girmeden önce, bloggerlardan okuyan var mı diye bakınırken rastladım blogunuza , alıntı yapacağım yazı da sizin de alıntı yaptığınız gibi Hürriyetten ayrılma yazısı olacaktı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aslında kitabı okurken altını çizdiğim o kadar çok yer vardı ki.. Hani bıraksam kitabın tümünü aktarabilirdim yoruma :) Dedim bu ayrılık yazısı kısa ve öz olur ondan onu kullandım bende :)

      Sil
    2. aynı şekilde düşünmek güzel , benim de yazılacak çok şeyim vardı ve en kısa ve net olarak bu yazısını görmüştüm, gerçi ben de akşam başka yerlerden paylaştım :D

      Sil