Küçük ve sakin bir kasabada polis olan Sloan Reynolds, güzel, akıllı, kendine güvenen ve herkesin sevdiği bir genç kadındır. Her zaman herkesin yardımına koşar; bir miniğin dallara takılan uçurtmasını indirmek için ağaca tırmanırken de, bir yaşlının kayıp köpeğini ararken de, hep aynı sevecenlik içindedir.
Derken, otuz yıldır kendisini hiç aramamış olan babası, Sloan'ı, kız kardeşini ve kendisini yakından tanıyabilmesi için, son derece şık bir kasaba olan Palm Beach'e davet eder. Genç kız gitmek istemez, ancak FBI ajanı Paul Richardson devreye girer ve Palm Beach'te yapacağı bir araştırmaya yardımcı olabilmesi için, Sloan'ı bu teklifi kabul etmeye zorlar.
Sloan Palm Beach'e gider, yaşamı boyunca hiç karşılaşmadığı babasını, kız kardeşini, ninesini yakından tanır ve "Beyaz Atlı Prens" i ile karşılaşır. Yakıcı bir aşk yaşarken umulmadık gelişmeler olacak ve Sloan üzücü ikilemler yaşayacaktır.
Sloan Palm Beach'e gider, yaşamı boyunca hiç karşılaşmadığı babasını, kız kardeşini, ninesini yakından tanır ve "Beyaz Atlı Prens" i ile karşılaşır. Yakıcı bir aşk yaşarken umulmadık gelişmeler olacak ve Sloan üzücü ikilemler yaşayacaktır.
Bir kitap kapağı, içerik ile ancak bu kadar alakasız olabilirdi. Yani kapağı gördüğünüz zaman yazarın tarihi aşk romanlarından birisi sanabilirsiniz. Ancak değil. Günümüz hikayelerinden biriydi.
Evet, bu kitapta olan bir serinin 3. kitabıymış. Ve ben seriye 3. kitap ile başladım :) Sanırım bu kitapta adı geçen FBI ajanı Paul diğer bir kitapta daha varmış.
Söylemeliyim ki yazar sağ gösterip soldan vurdu. Bunu neden diyorum.. Ben açıkçası arka kapağı okuduğum zaman dedim ki tamam Sloan ile Paul bir işbirliği yapacaklar ve bunun sonunda da birbirlerinden etkilenir, mutlu mesut geçinir giderler diyordum kii.. Karşımıza Noah çıktı :D İyiki de çıktı hani ;)
Açıkçası yazarın bende 8 kitabı olmasına rağmen şu zamana kadar sadece Düşler Krallığı kitabını okumuştum. Bu kitapta bana nedense mesela malum ikili arasında gelişen seks sahnelerinin bu kadar üstü kapalı ve kötü yazabileceğini nedense düşünmemiştim. Düşler Krallığında böyle olduğunu hatırlamıyorum ama.. Bir de mesela yan karakterleri Paul ve Paris'in gelişimlerine de daha fazla şahit olmak isterdim.
Sloan karakterini çok sevdim. Görevine bağlı, idealist biri. Noah ile tanıştığı ilk anda ondan etkilenmesine çok şaşırmıştım. Dedim ya ben esas adamımız Paul sanıyordum :) Özellikle Charlotte ile konuşmalarını okurken ayrı bir keyif aldım.
Noah ise ayrı bir olay. Yazar hani uzun bir süre o adamdan bile şüphelendiriyor okuyucusunu :D Gerçi sonlarında Sloan'a dinlemeden etmeden yargısız infaz yapmasına biraz kızsamda.. Yine de yola gelmesine sevindim :)
Kitabı kesinlikle tavsiye ederim. Aşk, gerilim, macera, polisiye yazar hepsini tek elde toplamış ve sonunda okuyucusunu şaşırtmayı da başarmış :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder