Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer’lar ve Westfall’lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı.
Bu yıl benim sıram gelmişti.
Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan’ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak.
Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim.
Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım…
Kitabın son sayfasını da bitirip, kapattığım zaman neden herkesin Bishop diye haykırdığını çok iyi anladım :D Haklısınız.. O'nu okumaya doyamadım :)
Ivy ve Bishop'ın ilişkilerinin gelişimini okuyup, büyük keyif alırken birden distopik bir dünyada olduklarını unuttum yemin ederim :) Sanki büyük hayranı olduğum tarihi aşk romanlarından fırlayıp gelmiş gibiydi Bishop.
Bu distopik dünyada da yine biz 'güzel' insanoğlu elimizi attığımız her şeyi mahvetmiş, tüm dünyayı yıkımın, yok olmanın eşiğine getirmişiz... Yaşanabilecek çok az bir alan bırakmışız. Ee hal böyle olunca iktidar olmak için her şeyi yapacak olan aileler arasındaki süren çatışmalar durumu daha da acınası bir hale getirmiş. Ve bu iki aile arasında savaşı Lattimer'ler kazanır ve yaşadıkları toprağı yönetmeye hak kazanırlar.
Bundan sonra ise kaybeden ailelerin kızları kazanan ailenin erkekleri ile evlendirilir ki yeniden çatışma durumu kalmasın.
Ve işte kızımız Ivy ise 16sında Bishop ile evlendirilir.
Aslında Bishop ile evlenmesi gereken kişi Ivy'nin ablasıdır. Ancak Bishop 16 yaşında isminin gücünü de kullanarak evliliğini 2 sene erteler böylece şans Ivy'i bulur.
270 sayfa kitap mı olur! Tadı damağımda kaldı resmen..
Kitabın bitmelerine yakın bir olay var -okuyanlar eminim hatırlar- hah işte orada tam günümüz Romeo Juliet hikayesi olmuş bu dedim. (Ki ben Romeo ve Juliet hikayesini pekte sevmem çaktırmayın;))
Kitabı okumaya başlamadan önce ne gibi bir beklenti içinde olduğumdan emin değildim. Yani herkes tarafından okunmuş ve genel olarak beğenilen bir kitaptı. Bende beklentilerimi buna rağmen yükseltmedim çok şükür :D Çünkü ne zaman öyle yapsam hayalkırıklığım yerlerde sürünüyor resmen..
Baş karakterlerimizi sevdim. Ivy beni zaman zaman gerse de.. Bishop'un olduğu hiçbir satır gergin değildi, aksine suratınızda saçma bir sırıtış ile okuyorsunuz onu elinizde olmadan.
Ama bir Callie var ki..... Onu okuduğum her yerde yemin ederim gırtlaklayasım geldi -_-
Kitabın ismine veya konusuna çokta aldanmayın. Sizleri her sayfada büyük bir aksiyon beklemiyor. Ama buna rağmen de kitabı keyifle okuyorsunuz :)
Neyse kitap bitti sonra bir girdim baktım goodreadse ikinci kitabın çıkış tarihini okuyunca gözlerim pörtledi :D
Dedim kahretsin! O kadar zaman şimdi nasıl beklenir? :)
Orjinal Adı: The Book of Ivy
Sayfa Sayısı: 272
Goodreads Puanı:4,24
Benim Puanım:5
Bunun yanlış olduğunu bağırıp çapırmak istiyordum. Karşımdaki bu çocuğu tanımadığımı. Bütün hayatım boyunca onunla tek kelime konuşmadığımı. En sevdiğim rengin mor olduğunu ya da hala hatırlayamadığım annemi özlediğimi ya da korkudan öldüğümü bilmiyordu. Seyircilere panik dolu bir bakış attım ama sadece gülen yüzlerin bana yansıdığını gördüm. Bir şekilde, herkesin bu gösteriyi desteklemesi her şeyi daha da kötü hale getirdi. Kimse bağırmıyor ya da çocuklarının bir yabancıyla evlenmesini engellemiyordu.
****
"Neden benim için çabalamayı bırakmadın?" Kendime eğer uyuyorsa, bir daha sormayacağımı söyledim.
Uyumamıştı. "Ne demek istiyorsun?" Nefesi ensemdeki saçları gıdıkladı.
"Doğruluk mu, cesaret mi oynadığımız o akşam. Bir süre sonra annenin sevgisini kazanmak için çabalamayı bıraktığını söylemiştin." Durdum. "Neden benim için de pes etmedin?"
"Nedenini biliyorsun," dedi sessizce. Gözlerimi kapattım. Biliyordum ama duymak için hazır olduğumu sanmıyordum. Ancak bir parçam öyle olmalı, çünkü öbür türlü soruyu sormazdım. Özellikle Bishop'a. Gerçek zor diye asla kolay bir şey söylemeyi seçmeyecek oğlana. Belki de bilmek için duymayı istiyordun, bir kez ve sonsuza dek, geri dönüş yoktu.
"Çünkü sana aşığım, Ivy," diye fısıldadı. "Senden vazgeçmek bir seçenek değil." Saçımı ensemden kaldırdı ve oradaki hassas teni öptü.
Nefesim titreyerek çıktı. Sessizlik karanlık odada dönüp duruyordu ve belki de soruyu sormak aptalcaydı ama pişman değildim. Elini açtım ve avucunu öptüm, teni soğuk ve kuruydu. Elini kalbimin üsyüne yerleştirdim ve kendi elimle örttüm.
Böyle uykuya daldım. Dudakları ensemde. Kalbim ellerinde..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder