Asla Sahip Olamayacaklarını Hatırlatan Bir Hüzün… Ve Simsiyah, Kadifemsi Bir His…
Kusursuz bir leydi olmaya adanmış bir hayat, çoğu zaman dışına çıkılması güç sınırlarla çevrilidir. Fakat bazı anlar gelir ki, bastırılmış bir tutku ve cesaret, kalıpların tutamayacağı bir okyanusa döner.
Emily, kurallar ve baskı içindeki gösterişsiz hayatının en önemli gününde, yeni yaşantısını sürdüreceği odaya korkakça ilerlediği sırada gördü o adamı. Karanlık varlığını gölge gibi arkasından sürükleyen yabancı, Emily’yi hem korku hem de fırtınalı duygularla baş başa bırakarak yanından geçip gittiğinde kaderleri çoktan mühürlenmişti...
Hayatına aniden giren bu esrarengiz adam dünyasını sarsarken, Emily ne ondan kaçabiliyor, ne de ona dokunabiliyordu. Biliyordu ki Marcus onun için günahtı… O ise Marcus için ihanet…
Ve zaman geldi, şartlar değişti…
Marcus artık umuttu… Emily ise aşk…
Emily, 21 yaşının güzelliğinde 50 yaşın ruhuna sahip bir kız -_- Ailesi onu zorla evlendirir. Evlendiği adam tıpkı ailesi gibi acımasız birisidir. Emily, evlendiği günün akşamı odasına çekilirken karanlıktan fırlayan birisini görür ve ona karşı tarifi imkansız bir çekim hisseder. Ve o kişi ise daha sonradan öğrendiği üzere evlendiği adamın yiğenidir.
Marcus ise en az dayısı kadar soğuk ve acımasız birisidir. Yüzünden daima soğuk ve çevresini aşağılayan bir ifade vardır. Tabi derinlere daldıkça bunun nedenini öğreniyorsunuz.
Gelelim düşüncelerime.
Öncelikle bu türde kitaplarda Rita Hunter kesinlikle benim vazgeçilmezim. Yani hatun bol bol kitap yazsın ben de çıktığı gibi hemen gidip alayım :)
Kalemini, hikayelerini, içine serpiştirdiği o tutkuyu ne kadar sevdiğimi anlatamam...
Bu kitabı okurken Emily'i her ne kadar sevsem de zaman zaman içimi karartmadı değil. Baş kaldırmaları, isyan noktasına gelmesi cidden çok zamanını aldı sanki. Her taraftan kuşatılmış, annesinin, babasının, kardeşinin hatta kocasının baskı ve zulümlerine alışmış. Onun ayağa kalkıp yeter deme zamanı biraz gecikmeli olsa da yine de bu noktaya gelmeyi başarmasına çok sevindim.
Resmen Emily dertlendi ben dertlendim o kadar..
Çalıştığım için maalesef bir solukta okuyamadım. Ancak işe de götürmüştüm. Ufak molalarda birer sayfa dahi olsa kaçamak olarak okumak ise tarifi imkansız bir heyecandı :)
Hiç bitmesin istedim gerçekten. Karakterlerin dünyasına adım atmanız, onlarla bütünleşmeniz zaten kaçınılmaz.
Marcus'un bir kızkardeşi vardı kii.. Resmen ömür törpüsüydü ama Emily onunla gayet güzel başettti :D
Marcus ise.. Hani bir Adrian değildi maalesef, ama onun da kendi içinde bir çekiciliği vardı tabi :D
Kitap, diğerlerine göre aslında olaylardan ziyada duygulara ağırlık vermiş. Ama benim için dert değildi bu kadın ne yazarsa hepsini hiç tereddütsüz okurum çünkü :)
Historical sevenlere veya bu türe başlamayı düşünen arkadaşlarıma yazarımızın tüm kitaplarını tavsiye ederim.
Eğer her kitapta kendini daha da geliştiren bir yazar görmek istiyorsanız da hemennnn Rita Hunter okumaya başlayın ;)
Dipnot: Yazarın o kadar kitabını okudum şu zamana kadar ama halaaaa favorim kesinlikle Aşkın Ateşi :) Kızıl Kafa ve Adrian'ı okumak gibisi yok kesinlikle ;)
Orjinal Adı: Siyah Kadife
Sayfa Sayısı: 480
Goodreads Puanı:4,75
Benim Puanım:5
Marcus çaresiz bir öfkeyle bağırdı.
"Ne istiyorsun benden? Ayaklarına kapanmamı, pislik gibi davrandığımı söyleyip özür dilememi mi? Ne?"
Ne mi istiyordu.
Daha alçak sesle özür dilemeni ve bunu yüreğinden gelerek söylemeni istiyorum. Ama her şeyden çok aşkını istiyorum. Seni sevdiğimin yarısı kadar bile olsun beni sevdiğini bilmek istiyorum. Tutkunu istiyorum ama şefkatini de istiyorum. Bir bebeğimiz olacağını söyleyebilmem için beni cesaretlendirmeni istiyorum. Bana dokunmanı istiyorum ama baştan çıkartman için değil... Bana dokunmadan duramadığın için parmaklarını yüzümde hissetmek istiyorum. Beni öpmeni ve bir daha asla üzülmeyeceğimi söymeni istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder